Tuesday 8 August 2017

soğuk çay

selam olsun sıcaktan bunalanlara,
selam olsun siyah çay sevmeyenlere,
selam olsun bi soğuk çay olsa da içsem diyen ama katkı maddelerinden bıkıp usanmış olanlara...
sanırım ilerleyen satırlarda dünyanın en kolay soğuk çay tarifini bulacaksınız.
bu tarifi Lipton'un sayfasından uyarladım.

Soğuk çay:
1 tane sallama çay
2 bardak kaynar su
3 yemek kaşığı şeker
soğuk su veya buz
dilimlenmiş yarım limon

ben bu tarifi 1 litrelik konserve kavanozunda yapıyorum, içmeye hazır olduğunda içine bir pipet atıp içiyorum.
2 bardak kaynar suyu kavanoza koyuyoruz, üzerine çayı koyup 3-5 dakika demlenmesini bekledikten sonra çıkarıyoruz.
çayın üzerine şekerini koyup karıştırdıktan sonra soğumaya bırakıyoruz.
biraz soğuduktan sonra üzerine 1 litreye kadar soğuk su veya buz koyup limonu ekliyoruz.
dolaba koyup iyice soğumasını ve limonla kaynaşmasını bekliyoruz.

içiyoruz işte bitti :)

Thursday 6 April 2017

çocuğum yemek yemiyor...

Şunu şuraya yazayım da uçmasın sözlerim gibi... 

Küçük çocuğu olan annelerin düzenli olarak kullandığı cümlelerden biridir. Sanırsın çocuklarımız bir deri bir kemik dolaşıyor. Günlerce aç aç duruyorlar. Yazıık.
Oysa gerçek böyle değil. Siz de eğer çocuğunuzun yemek yemediğini düşünüyorsanız şu listedekilerden birisi size uyuyor mu diye bakın, eğer uyuyorsa muhtemelen yanlış düşünüyorsunuz :) 
1-Çocuğum hiç yemek yemiyor ben de kek, börek yapıyorum; bir tek onları yiyor. 
2-Çocuğum kendisi yemiyor, hep ben zorla yediriyorum. 
3- Çok yemek seçiyor, yaptığım yemeklerin hepsini yemiyor.
4- Sadece bir tabak yemek yiyor, pilav varsa sebze yemiyor. 

Listemizi yaptığımıza göre bunları tek tek irdeleyelim.

1-Şekerim ben olsam ben de istediğimi yeme şansım varken daha az sevdiğimi yemem. Ooh gelsin börekler, gitsin kekler. Az ağlarsam çikolata şeker de yanı başımda yerini alır nasılsa :) 

2-Demin belirttiğim gibi ben de olsam "armut piş, ağzıma düş" derim ne var bunda. Yedirsin annem, istemezsem kapatırım ağzımı, deviririm tabakları. İstediğimde ağzımı açmam yeterli. Zaten ben yesem üstümü kirletirim annem kızar, iyisi mi yedirsin keyfince.. 

3-Biz ailecek pek yemek seçen insanlar değiliz ama her şeyi de yemiyoruz sonuçta. Her insanın ağız tadı ayrıdır. Bizim eve brokoli girmez çünkü yiyen yok, denedim çocuklar da beğenmedi. Hiç patlıcan yemeyen oğlum geçen gün bi kaç tane attı ağzına. Ben genelde çocukların yemeyeceğini bildiğim şeyler pişirdiğimde onlar için de ayrı bir şey yaparım. 

4-Bizimkiler de pilav, makarna tercih edebiliyor. Ben her yemeği ortaya koymam öyle, önce herkes çorba veya sulu yemeği yiyecek az da olsa. Genelde bir tabak yemek yetiyor çocuklara veya iki küçük tabak. Minicik gövdeleri var ve 3 öğün 3 tabak yemek zorlar bence. 

En çok uyguladığım yöntem, yemeyen yemesin. Öğlen yemeyen akşama çok güzel yiyor, arada sadece meyve yiyorlar ve açlıktan ölmüyorlar. 
Vaktim olursa daha çok özeniyorum, oğlum neredeyse her sabah krep istiyor, gerçi iki günlük yapıyorum bir kerede, zira daha az olmuyor. 
Geçen gün ikindi vakti yediği için akşam yemeği yemeyen oğlum, sabah da biraz geç kalkınca "anne çok acıktım" dedi. Elleri titreyerek oturdu sofraya ama yiyince geçti :)
Çocuklarım oturmaya başladıktan sonra kendi kendilerine yemelerine hep izin verdim. Önceleri çok kirli çamaşır, salçalı surat vb temizlesem de, 1-2 yaşından itibaren yanıma oturarak kendi yemeğini yiyen çocuklarım olması beni hep gururlandırdı. Tabii ki, aralarda tercih etmedikleri yemekleri tıktım, az yediklerinde destek oldum :)
En problemli dönemleri diş çıkarma ve hastalık zamanlarıydı. Yine kendinizi örnek alın, dişiniz delice ağrıyorken, yemek yiyebilir misiniz? 
Koyun tabağı kaşığı önüne, eninde sonunda yiyecektir. Bir günde olmasa da bir ara olur yani. 

önemli not: Çocuğunuz 2 gün sadece su içerek ayakta kalabiliyor ve yine de yemiyorsa, büyüme grafiklerinin en alt çizgisinden daha zayıf ve/veya kısaysa; bir uzmana başvurma zamanı gelmiş olabilir. 

Son olarak şunu da belirteyim de sonra sorun olmasın: doktor, diyetisyen, uzman filan değilim. İki çocuk annesi, epey okumuş, dinlemiş, deneyimlemiş birisiyim sadece. 









Tuesday 21 March 2017

sesim gitti...

Merhabaaaaa,

Bugün sesim kısık olduğu için pek konuşamıyorum, şuradan bağırayım dedim. Geçen hafta baş ağrılarıyla başlayan rahatsızlığım bir kaç gündür boğazıma geçti. Bugün de iyice sesim soluğum kesildi gibi. Konuşmalarımı minimumda tutuyorum ve odadan odaya bağıramadığım için herkesin ayağına gitmem gerekiyor. Aslında istediğim ise yatıp dinlenmek.
Küçükken hastalanırdık, grip nezle olurduk ama bir haftada geçerdi. Son yıllarda gripler de bi değişik oldu. Hastalanan en az üç hafta iyileşemiyor. Bu yıl ana okuluna başlayan kızımsa sadece bir kaç haftayı hastalıksız geçirdi. İnşallah vücudu direnç kazanır da ilkokula başladığında bu kadar hasta olmaz.
Yaklaşan yazla beraber gribal enfeksiyonların azalması umuduyla...

Monday 20 March 2017

oğlum 3 yaşında :)

Merhabalar,

Benim tatlı oğlum 3 yaşını doldurdu. Artık konuşuyor, yürüyor, koşuyor, tuvaleti kullanıyor, sayı sayıyor, yemek yiyor. Yaşının gerektirdiklerini yapıyor. Her gün daha bağımsız oluyor annesinden. Her ne kadar büyüdükçe dertleri büyüyor dense de, ben her yeni günde daha kolaylaştığını düşünüyorum. 3 yıl önce oğlum sürekli ağlayıp, süt içip, altını dolduruyordu; uyuduğu zamanlarda ise kızımın gönlünü almam gerekiyordu. Oysa şimdi ben bilgisayar başında yazı yazarken, ikisi ne kadar da güzel oynuyorlar :)


Ufak bir pasta yapıp doğum gününü kutladık. Onun şimdilik doğum günü kutlamalarında pek gözü yok. Asıl bu işin heveslisi ablası, hele de okulda her hafta birilerinin parti yapıyor olması onu daha da heyecanlandırıyor. Her ne kadar tam karne günü onun doğum günü olsa da, biz daha erkenden yapmayı planlıyoruz. Ona kalsa hemen yapalım :) 


Saturday 18 March 2017

oyuncak toplama ve komşu ziyareti

Selamun Aleykum :) 

Dün yan komşum bizi çaya davet etti, gitsem mi gitmesem mi bilemedim. Çocuklar gitmek isteyince, "evi toplarsanız gidebiliriz" dedim. Açıkçası son zamanlarda evi toplatmak için bahaneler arıyorum. Zira sabah her yer bomboşken, akşama kadar oyuncaktan adım atacak yer kalmıyor. Neyse işte bu bahaneyle güzelce topladılar evi. Sonra da komşuya geçtik.
Gittiğimizde kızımın yaşında birisi daha vardı, götürdükleri oyuncaklarla farklı bir odada oynamaya başladılar. Bir ara ev sahibesi çizgi film açmış. Neyse ki diğer kızın annesi de benim gibi televizyon karşıtı olduğu için kapattık ve çocukları oynamaya bıraktık. Zaten çok geçmeden ikramlar geldi ve tok sandığımız çocuklar tabakları silip süpürdüler :) Bir süre sonra diğer çocuk ayrılınca benimkilere televizyon açtım ve günün çizgi film süresini orada doldurdular. 
Eve döndüğümüzde evin tekrar dağılmasını istemiyordum, Saate baktığımda eşimin gelmek üzere olduğunu görünce çocukları oyun hamuruna oturttum. Yaklaşık bir saat sakin ve sessiz mıncıklayıp durdular :) 


Friday 17 March 2017

tığ işine giriş :)

Bismillahirrahmanirrahim


İki yıl önce başlamışım blog yazmaya, çok da uzun sürmemiş. Yaklaşık bir yıl önce de el işi yapmaya başladım. Tığ ile önce renkli sepetler, sonra battaniyeler aralarda başka minik şeyler daha yaptım. Açıkçası yıllarca uzak durdum bu dantel, el işi gibi şeylerden. Çünkü küçücük bir detay için günlerce emek harcanması veya bu emeğe oldukça yüksek meblağlar ödenmesi garip geliyordu. Gerçi bu hala değişmedi bende, yaptığım işler hiç öyle detaycı değil, işimi görecek kadar. Benim için renkli olsun, vaktimi doldursun yeter.
Çeşit çeşit yerlerden bilgi alabildiğimiz bir çağdayız. Eskiden komşudan örnek alınırken şimdi internetten video izleyerek öğrenilebiliyor. Ben çok değişik şeyler bulacağım ümidiyle bir model kitabı aldım ama çok da hoşuma gitmedi. Onun yerine bir çok sosyal medya kanalı ve video siteleri aracılığıyla görerek,  izleyerek öğrenmek daha kolay geliyor. Vaktim olsa kursuna gitmek de isteyebilirim ama şimdilik çocuklarımın okula gitme yaşını bekliyorum :)
Bir el işi sayfası değil ama yaptığım işleri instagram sayfamda paylaşıyorum. Genel olarak fikirleri de Instagram'dan edindim ve ilk defa oradan esinlenerek elime tığ aldım. (Yani çocukluğumda minik bir dantele başlamıştım ama bitmemişti.)